Evet.. Döndüm..Nerde miydim ? Eh fazla uzak sayılmaz ama internete ulaşımın her zamankinden biraz daha fazla zor olduğu bir durum içinde olmak benim için yeterince uzak olmak sayılır.. Neyse efendim.. Tatil filan vardı.. Bitmesi yakıdır şu aralar.. Ne yaptım bu tatil(!) sırasında biraz yazıyım istiyorum.. Arkanıza yaslanın, keyfinize bakın..Zira biraz uzun olabilir..
Şu tatil denilen şey okul insancıkları tarafından 28 Aralık ta başlamış kabul edilse de benim için başlaması ocak sonunu buldu.. Plakasını alamadığım bir final döneminin ardından "oh be bitti" bile diyemeden notları beklemeye koyulduk.. İşler gayet iyi gidiyordu . "F" den farklı notlar transcriptin ilk sayfasını doldurmuştu.. Ta ki 22 Ocak a kadar.. Math101 den kaldığım anlaşıldı o gün... Zaten dönem içinde 2 Math dersini aynı anda almanın zorluğundan o kadar çok yakındım ki ikisinden de geçemezdim değil mi.. Ayrıca Cmpe150 dersinden kopya suçlaması ile bir hafta sürecek "hapşuuu" ların ilki de o günü seçince , ben fiziksel ve ruhsal olarak iptal olarak başladım tatile...
Hastalık dönemi çok eğlenceli geçmedi.. Holivudvari bir kovalamaca sahnesi yaşıyor gibiydim o sürede.. Ben arkama bakmadan kaçıyorum , dedem kovalıyor.. Şu dünyada en çok değer verdiğim varlık olan dedemin benim hasta olduğumu öğrendiğinde rahat durmaması , dağları taşları aşıp yanıma gelmesi , ölüm döşeğindeymişim gibi davranması gibi huyları var.. Hani şu "sen de dede olunca anlıyacaksın" huyları... Ufacık bir nezle için ortalığı telaşa vermek istemediğimden kendisinin periyodik günlük telefonlarını süresinde sağlıklı rolu yapmak zorunda idim. Her telefon çalışına "ben sağlıklıyım ,süperim" refleksi gelişti ki bende, sormayın gitsin..
Gerçekten "sağlıklı" olarak kalktığım gün , ayna karşısındaki mülakatım sırasında bu deli işi dönemin ve hastalığın beni iyice çökerttiğine karar verdim. Çözüm uzun vadeli ve zor olsa da basitti.. Sınavlardan önce başlanmış ama zaman bulunamıyarak bırakılmış fitness a devam edilmeliydi.. Spor çantası hazırlandı ve yollara düşüldü..
Burası kuzey kampüs ün yakınlarında ki Oxygen spor salonu oluyor.. Kendisi son zamanlardaki 2. evim oldu.. Son gelişimden bu yana milyonlarca eleman değiştirmiş olsa da yine de şu an ki en iyi seçenek gibi gözüküyor.. Okulun Hisar daki spor salonu/havuzu açılmış diye duydum.. Ay sonunda oraya kayabilirim ama yine de O2 de mutluyum. Her ne kadar kendime fiziksel acı çektirmede usta olduğumu çoktan ispatlamış olsam da biraz daha şekle girmek için dişleri sıkmaya devam... Bunları okurken rahat koltuğuna kıvrılmış bir yandan cips/ çikolata kemiren siz sevgili okuyucuyu da bekleriz efendim..
---
İstanbul'da yalnız yaşamaya başladığım günden beri tatillerde ailemin yanına gitmek istemsizce unuttuğum , boşladığım bir eylem haline geldi.. Evet , hayırsız evladım..Ama çok modern ve serbest yetiştirildiğimden olsa gerek , her ne kadar ailemi sevsem de fiziksel olarak yakınlardında olma ihtiyacı hissetmiyorum.. Böyle bir duygu benim 4-5 ayda ancak 2 kez uğramama yol açınca babam isyan bayrağını çekerek tatilde en az 2 gün kalmak üzere beni yanlarına çağırdı.. Zaten SUNY formları için ıslak imzaya ihtiyaç vardı. İki işi bir arada halletmenin verdiği huzurla ve bu duruma böyle bakabilmenin verdiği hafif utanç ile 200km lik yola koyuldum..
Sevmiyorum Lüleburgaz ı... Orda yaşayan akrabalarım/arkadaşlarım olmasa bir daha uğrayacağımı sanmıyorum.. Hayatımın 14 + 2 yılını nasıl geçirdim orada aklım ermiyor.. Büyük şehir görünce şımaran ben orda yapacak hiçbir şey bulamıyorum.. O yüzden şehre inmektense genelde evde takılıp İstanbul'a dönüş gününün gelmesini beklerim..Bu seferki ev macerasında aile fertlerinin ilginç gelişmeler gösterdiklerine şahit oldum son 5 ayda...
Babam 2 laptop ve 2 synth ile eski odamda silikon vadisi ve pavyon sahnesi karışımı bir hava estirmiş..
Annem salon un ortasında yıllaaaaaaardır bitmeyen , yap-boz kelimesini gururla taşıyan o çiçek puzzle'ına bir kere daha başlamış..
Yazgı ise kilo almış.. Bu dişi milletine 8-14 yaşlarında olan morfolojik hareketlerden maksimum düzeyde etkileniyor şu sırada... Bir kız en güzel haline 4-5 yaşlarında ulaşır , evet.. İtiraz etme okuyucu, bu böyledir.. İşte kanıtı :
Neyse efendim evin fertlerinin son durumları böyle iken ben gayet sıkkın olan son durumumu mutfak camından dışarı baktığımda kaybettim.. Hani böyle bir an gözleriniz büyür , "vaauvv" dersininiz ya işte tamıtamına öyleydi tepkim..
Yine simsiyahtı , yine çok hoş kıvrımları vardı ve ben yine aşık oldum...
Benzin fiyatları bu güzelliği her seferinde benden ayırıyor. İstanbula getirsem hergün trafikte tıkılıp kalıcam , çalınma korkusundan uykularım kaçacak ve muhtemelen aylık otopark ve benzin parası ile taksilerde yaşayabilirim , biliyorum.. Ama onu her görüşümde bilmek istemiyorum.. 2 saati direksiyonunun arkasında geçirmek herşeyi unutturuyor.. Rx-7 içinde İstanbul caddeleri hayalleri yine başka bahara....
------
İstanbul da evimde uyandığımda ilk yaptığım iş laptopumun power düğmesine basmaktır.. O tıkır tıkır açılıp mailime girerken ben bir kahve yapıp, karşısına kurulurum.. Yaklaşık 1 hafta bu düzenden mahrum kaldım.. Kasım ayında uykulu bir anımda elimden düşürüp power jack ini kırdığım laptopu dönem içinde teknik servise götüremedim. Cmpe150 dersi için her an gerekiyordu bana kendisi.. Ancak kablosunun üzerine kilo kilo kitap koyunca şarj ediyordu pilini... Böyle immobilize 4 ay yaşadıktan sonra artık tamir zamanının geldiğine karar verdim.. Düştük Ümraniye yollarına.. Efendim önce peşin peşin söyliyim. Ümraniye, istanbul un Mordor'u imiş... Ulaşması zor , ulaşınca yolunu/adresini bulmak zor.Ücra ve karanlık köşelerde yalnız yürüyorsanız insanlar birer orc misali , goblin misali bakıyorlar.. Bu sebepten taksilerden inemedik ..
Niye bir teknik servis en ücra ve karışık şehrin en sapa ve bilinmedik sokaklarına kurulur ki ? 2.5 saat süren adres sorma , taksi çevrime, para verme parodisi , donuk bakışlı çalışanlar ile 5 dakikalık işlem içinmiş.. Aynı yolları geri dönmem ve 1 hafta beklemem gerektiği söylendi. Bizde söylene söylene yerine getirdik dediklerini.. 1 hafta sonra telefonumda kibarlıktan kırılan teknik servis görevlisi , hasarın garanti kapsamı dışında olduğunu ve " 70 doleer +Kdv kayşılığında notbukunuz yepisyeni olacak yarrgığğ beğyy" gibi bişey söyledi..
Elden ne gelir..
Yine deniz , yine Mordor, yine paralar...
Yine deniz , yine Mordor, yine paralar...
Bu para işine bir çözüm bulsunlar , yetkililere burdan sesleniyorum ..
Takas vardı , süperdi.. 2 tavuk versem ben " 70 doleer +Kdv " yerine ??
Neyse efendim tüm bu maceranın kahramanı kişisi bu arkadaş :
Ben kendisini eve getirdikten sonra onun gelişi şerefine odamı temizlemeye ve ardından blog için tuşlara dokunmaya karar verdim.. Yeteri kadar uzun oldu sanırım bu sefer ki.. Bu kadar bağlantısız saçma sapan konuyu bir daha biriktirmemeye gayret edeceğim.Saçma şeyleri teker teker yazacağım . Sırf sizi düşündüğümden.. Valla...:)
Neyse efendim tüm bu maceranın kahramanı kişisi bu arkadaş :
Ben kendisini eve getirdikten sonra onun gelişi şerefine odamı temizlemeye ve ardından blog için tuşlara dokunmaya karar verdim.. Yeteri kadar uzun oldu sanırım bu sefer ki.. Bu kadar bağlantısız saçma sapan konuyu bir daha biriktirmemeye gayret edeceğim.Saçma şeyleri teker teker yazacağım . Sırf sizi düşündüğümden.. Valla...:)
10 comments:
araba mükemmel bir şeymiş cidden,yazınız da pek bir eğlenceli olmuş.Size de laptopunuza da geçmişler olsun bu arada:))
laptopum ve ben teşekkür ederiz.. güzel sözlerini arabama ileticem. :)
laptopunuz sağlam görünüyor oldukça rx 7 ise istanbul da çok tehlikeli olabilir, üstelik buralardaki tek mordor ümraniye değil ne yazık.
evet öyle bir araba için her koşulda tehlike var , haklısın..
istanbulun bazı yerlerinin halini görünce yüzük acaba yok olmadı mı diye düşünmemek elde değil.. anduril siz çıkmamak lazım sokağa. mazallah light of earendil de cepte bulunmalı..
Yazgı büyüyünce çok canlar yakar bak demdi deme:)
Efsaneymiş ya, çok tatlı çok, aman nazar değmesin.
:) süper güzel kız olacak. vermicem onu kimselere.. bıçkın abi olacam..
(kendime not : amerika'dan yavaş bıçkın abi ol sen)
:D
şimdi, bu komentim biraz komik olacak galiba, baştan belirteyim. bahsi gecen dedeyi galiba ben hatırlıyorum! okulun kayıt günü, gecen sene, çok dikkatimi çekmişti. lüleburgazlı olmanı da hatırlıyorum, arkadaşımın arkadaşıydın! ama dedeni unutamam, çok tatlı gözüküyordu. eve gelip, halama anneme babama babaanneme bile anlatmıştım hatta babaannem keşke ben de gelseydim diye isyan etmişti :)
komente sevindim yahu.. kimdi bizim ortak arkadaşımız ki ? kayıt gününe dair baya az şey kalmış aklımda , hatırlayamadım bir an..
dedeler , babaneler süperdir ya.. dedem zaten öğrenim hayatımda gittiğim okullarda benden çok tanınan biriydi.. boğaziçi üniversitesinin kendisi için bir sorun yaratacağını sanmıyorum. :)
hem 25 sene önceden babam yüzünden antremanlı bir de...:P
ortak arkadaş pelindi. lüleburgazdan. daha geriye uzanırsak merveydi, ama yok yok sanırım sen tanımıyordun. aynı sehirden sayılırız diye uzaktan tanışıyorduk. ama dede başkaydı, benden selamlar saygılar sevgiler ona. :) seni hatırlıyorum galiba, uçaksavara kayıt yaptırmaya çalışmıştın değil mi. ben pelini kilyosa ikna etmeye çalışıyordum, gerci sonra bana da çıkmadı o yurt. :)
ben bir gün eve çıkıp, babaannemle yaşama hayalleri kuruyorum. babaannem ben sana yemek yapamam ki diyor, olsun canım ben yaparım beraber geçinir gideriz sen yanımda ol bana arkadaş ol yeter diyorum seviniyor. gercekten bir başka oluyor babaanneler dedeler.
tamam şimdi hatırladım.. hatta yadyok yokuşu civarlarında konuşmuştuk..
benim kayıt macerası bana göre zafer, babamlara göre hüsranla bitti , ardından kendi evime çıktım..
dede ve babaneler uyum/anlayış/arkadaşlık bazında tüm diğer aile üyelerinden daha fazla potansiyel taşıyorlar , katılıyorum. :)
Post a Comment